Ağır Ceza Mahkemesi Örğüt Üyeliği iddiası Savunma Örneği

AÇIKLAMALAR

Hakkımda TCK.314/2 maddesine atıfla Terör Örgütü üyesi suçlamasıyla dava açılmıştır. Bu suçlama hukuken doğru olmadığı gibi Hukuk Devletinde de isnat edilen ve suç olduğu iddia edilen eylemler gerekçe gösterilerek dava açılması da kabul edilemez.

İddianamede terör örgütü üyesi olduğuma dair tarafıma yöneltilen suçlamalar şunlardır;

  • SENDİKA ÜYESİ OLMAK
  • AKTİF SEN İSİMLİ SENDİKAYA ÜYE OLMAK
  • SENDİKAYA ÜYE OLMASINDAN DOLAYI İHRAÇ EDİLMİŞ OLMAK
  • DERNEK ÜYESİ OLMAK
  • DERNEK YÖNETİCİSİ OLMAK
  • KİMSE YOKMU DERNEĞİNE BAĞIŞ YAPMAK
  • FACEBOOK VE TWİTTER DA PAYLAŞIM YAPARAK, HÜKÜMETE KARŞI KAMUOYU OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAK
  • YAPTIĞI PAYLAŞIMLARDA ÖRGÜT MENSUPLARINI ÖVÜCÜ İFADELER KULLANMAK
  • ADLİYE ÖNLERİNDE PROTESTOLARA KATILMAK
  • BANKASYA’YA PARA YATIRMAK
  • BANKASYA’DA AKTİF HESABININ OLMASI
  • KHK İLE KAPATILAN OKULLARDA ÇOCUĞUNU OKUTMAK, KAYDINI ALDIRMAMAK
  • KHK İLE KAPATILAN DERSHANELERDE ÇOCUĞUNU OKUTMAK, KAYDINI ALDIRMAMAK
  • CHP’YE OY İSTEMEK
  • ZAMAN GAZETESİ ABONESİ OLMAK,
  • SOHBETLERE KATILMAK,
  • TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA KATILMAK
  • ÜNİVERSİTE YILLARINDA SOHBETLERE KATILMAK
  • KHK İLE KAPATILAN YASAKLI YAYINEVLERİNE AİT YAYINLARI EVİNDE BULUNDURMAK,
  • EVİNDE FETHULLAH GÜLEN’E AİT CD VE KİTAPLARI BULUNDURMAK,
  • EVİNDE SIZINTI DERGİSİ, YENİ BAHAR DERGİSİ BULUNDURMAK,
  • F SERİSİ 1 DOLARIN BULUNMASI
  • KHK İLE KAPATILAN KURUMLARDA ÇALIŞMIŞ OLMAK,
  • ASYA TERMAL OTELDE KALMAK
  • HİMMET VERMEK,
  • KURBAN VERMEK
  • BURS VERMEK
  • BYLOCK KULLANMAK
  • DİGİTÜRK ABONELİĞİNİ İPTAL ETMEK
  • EL KONULAN ŞİRKET ORTAĞI OLMAK
  • SOHBETE GİDİLDİĞİNE YA DA CEMAATTE OLUNDUĞUNA DAİR TANIK İFADESİ
  • YURTDIŞINA GİTMEK

 

Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Örneğin hukuk güvenliğinin olduğu bir ülkede, bir sabah kalktığınızda çocuğunuzu gönderdiğiniz okuldan dolayı terörist listesine alınmazsınız. Her ay evinize yakın bankaya yaptığınız fatura ödemeleriniz bir gün karşınıza meslekten ihraç gerekçesi olarak çıkmaz. Bir derneğe üye olduğunuzdan dolayı tutuklanmazsınız. Okuduğunuz kitabı ya da gazeteyi aldığınız kurum kapatıldığı için gözaltına alınma tehdidi ile karşı karşıya kalmazsınız. Devletin kontrolünde ve izni ile açılan bir sendika üyeliğiniz nedeniyle açığa alınmazsınız. Ne yazık ki, ben hayatımda yasadışı hiçbir iş ve eylem içinde olmamama rağmen bir sabah kendimi terör örgütü üyesi olarak ilan edilmiş buldum.

Hukuk devletinde, bir eylemin suç olup olmadığını siyasi makamlar ve/veya siyasetin etkisindeki kurumlar ve onların konjonktüre göre değişiklik arz edebilen fikir ve görüşleri değil, yasalar belirler. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine göre, suç ve ceza ancak yasayla konulabilir. Yasa tarafından suç olarak belirlenmemiş hiçbir eylem suç olmayacağı gibi Anayasal güvence altına alınmış temel hak ve özgürlük kapsamında yapılan faaliyetler gerekçe gösterilerek te insanlar terör örgütü üyesi kabul edilemez, edilmemelidir.

İzah edeceğim üzere, tarafıma yöneltilen suçlama haksız olduğu gibi isnat edilen suçun unsurlarının benim açımdan gerçekleşmemesi nedeniyle de suçlama haksız ve hem ulusal hem de evrensel hukuk ilkelerine de açıkça aykırıdır.

TCK’nın 314. Maddesinde düzenlenen Terör Örgütü kurma, yönetme ve üyeliği suçu ile, yasada sınırlı olarak sayılan amaç suçları (bu kısmın 4.ve 5.bölümünde yer alan) işlemek üzere; 1-Silahlı örgüt kuran, 2-Yöneten, 3-Üye olan kişiler cezalandırılmaktadır. Maddede yer alan bu kısmın 4.ve 5.’nci bölümündeki suçlar şunlardır;

Dördüncü Bölümde; Devlet Güvenliğine Karşı Suçlar başlığı adı altında Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak (TCK 302), Düşmanla işbirliği yapmak (TCK 303), Devlete Karşı Savaşa tahrik (TCK 304), Temel Milli Yararlara Karşı Hareket (TCK 305), Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama (TCK 306), Askeri Tesisleri Tahrip ve Düşman Askeri Hareketleri Yararına Anlaşma (TCK 307), Düşman Devlete Maddi ve Mali Yardım suçları (TCK 308),

Beşinci Bölümde; Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar başlığı adı altında Anayasayı İhlal (TCK 309), Cumhurbaşkanına Suikast ve Fiilli Saldırı (TCK 310), Yasama Organına Karşı Suç (TCK 311), Hükümete karşı Suç (TCK 312), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Karşı Silahlı İsyan (TCK 313) suçlarıdır.

Maddede sınırlı sayıda sayılan suçlar “AMAÇ SUÇ” niteliğinde olup “SİLAHLI ÖRGÜT” oluşturulması ile belirlenen bu amaçlara yönelik devlete karşı ağır ve yakın zarar tehlikesi olabilecek nitelikte hazırlık hareketleri olması nedeniyle TCK’nın 314’üncü maddesindeki suç “ARAÇ SUÇ” niteliğinde sayılmıştır.

Failin terör örgütü üyesi olarak kabul edilebilmesi için, kuruluşu, örgütün amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibariyle, 3713 sayılı yasanın 4928 sayılı yasa ile değişik 1.maddesinde tarifini bulan cebir şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devletin otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütünün varlığı şarttır.

Bu itibarla örgüt üyeliği suçunun oluşması için, bu maddenin 1. fıkrasında yazılı suçları işlemek için oluşturulan silahlı bir örgütün bulunması veya böyle bir örgütün yöneticilerinin herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde durumlarının hukuken belirgin olması gerekir. Bu itibarla, örgütün “silahlı örgüt” niteliğinde olup olmadığının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi yönünden Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi alınması varsa örgütün tüzük ve programının onaylı örneklerinin getirilerek dosya içerisine konulması, örgüt elemanlarınca gerçekleştirilmiş silahlı eylemler bulunup bulunmadığının soruşturulması ve sonucuna göre failin hukukî durumunun tayin ve takdiri gerekir

Örgüt üyeliği suçu temadi eden bir suçtur. Fiilin icrası örgüt üyeliği süresince devam ettiğinden suç tarihinin kesintinin gerçekleşeceği,üyeliğin sona erdiği ya da yakalanma tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

“Örgüte üye olma ve örgüt adına suç işleme suçu temadi eden suçlardandır, hukuki ve fiili kesinti gerçekleşinceye kadar gerçekleşen eylemler tek suç sayılır…”, (9 CD. 26/02/2013 tarih ve 2012/11086-2868 E/K sayılı kararı). “Silahlı terör örgütü üyesi olan sanığın suçu temadi eden suçlardan olduğundan 30.3.2004 olan yakalanma tarihi suç tarihi olduğu gözetilmeden 1996 yılı ve öncesi yazılması, mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür”, (9.CD. 06.03.2007 gün ve 2007/2495 E. 2007/1358 K.).

Sanığın TCK’nın 314. maddesinden cezalandırılabilmesi için işlediği suçun Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı işlenmiş olması gerekir. Bu suç için genel kasıt yanında özel kastın da bulunması gerekir. Örgüt belli bir amaç için kurulduğundan, failde bu amaca yönelik özel kasıt bulunmalıdır. Silahlı örgütün amacı örgüte katılanlar tarafından da bilinmelidir.

Örgütü yönetmek ve kurmak bakımından özel kasıt, belirli amaçları gerçekleştirmek için silahlı çete kurmak ve bu örgütü yönetmek iradesidir.

Silahlı örgüt üyeliği, örgütün amacını gerçekleştirinceye kadar uzun süreli faaliyetleri gerektirdiğinden somut olaydaki özelliklere göre kişinin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığının ispat ve belirlenmesi gerekmektedir.

Bu suçun manevî unsurunu örgütün belli amaçlarını silahlı olarak gerçekleştirme gayesini (özel kastı) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde failin bu özel kastının dosyadaki kanıtlarla hukuken belirlenmesi gerekir. Failin örgüt gayesini benimsemiş olup olmadığı deruni bir nitelik arz ettiğinden bu durumun kanıtlanması, ancak iradenin bir dışa yansıması olan hareketleri ve bunu bilen bir tanık anlatımı veya aynı kanaati verebilecek kanıtlarla anlaşılabilir. Bu özel kastın dosyadaki kanıtlarla hukuken belirgin olması gerekir. Sanığın örgütün gayesini benimsediğini açığa çıkaracak nitelikteki hareketlerinin saptanması gerekir.

BU İTİBARLA FAİLİN SADECE ÖRGÜTÜN BENİMSEDİĞİ SİYASAL İDEOLOJİYE VE GÖRÜŞE SAHİP OLMASI, YAKINLIK DUYMASI, YANİ ÖRGÜTÜN SEMPATİZANI OLMASI, SOYUT OLARAK ÖRGÜTE VEYA İDEOLOJİSİNE AİT ESERLERİ OKUMASI, BULUNDURMASI İLE SINIRLI EYLEMLERİ ONUN SİLAHLI ÖRGÜTÜN SAİR EFRADI SAYILMASI KABULÜNE ELVERİŞLİ DEĞİLDİR.

Örgüte üye olmaktan anlaşılması gereken, örgütü kuranlar veya yönetenler dışında kalmakla beraber, örgütün amaçlarını benimseyerek verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmaktır.

Bu bakımdan sadece örgütün programının, örgüt faaliyetlerinin benimsenmesi yeterli değildir. Örgüte katılanın örgüte bir katkı sağlaması gerekir. Bu katkının maddî olması ise şart değildir. Örgüt üyesi tarafından bir görevin üstlenilmesi hâlinde, cezalandırılmak için üstlenilen bu görevin yerine getirildiğinin ispatı gerekmez. Örgüt açısından bu kişinin gerektiğinde kullanılabileceğini bilmek de örgütü güçlendiren bir katkıdır. Bu bakımdan bu kişinin sadece varlığı bile üye olmak için yeterli olacaktır. Böylece örgüte üye olma fiili, örgüte kendi gücünü, enerjisini sunma, istendiği zaman kendisinden yararlanılabileceğini kabul etme, örgütü en azından potansiyel olarak güçlendirme şeklinde açıklanabilir.

Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Kişi örgüt üyesi olma konusunda istekli olabilir; ancak bu isteği kabul görmediği sürece kendi başına örgüt üyesi olması mümkün değildir. Aksi takdirde, örgüte zarar vermek isteyen kimselerin de hiçbir onaya gerek olmaksızın örgüte dâhil olmaları ve örgütün yapısına ve varlığına zarar vermeleri söz konusu olabilecektir. Örgüt yöneticilerinin örgüt kapsamında işlenen suçlardan fail olarak sorumlu tutulması da göz önünde bulundurulduğunda bu husus daha iyi anlaşılacaktır.

Yargıtay da tek taraflı irade beyanıyla örgüte üye olunamayacağını kabul etmiştir:” Failin salt silahlı örgüte ilgi duyması, örgüte katılmak için zemin arayışına girmesi, bu amaçla kendisini örgüte ulaştırabilecek kişilerle temasa geçmeye çalışması ve örgüt mensuplarıyla görüşüp buluşmadan, salt örgüte katılmak amacıyla başka bir bölgeye yolculuk yapması eylemlerinin silahlı örgüt üyeliği suçunun oluşumu için yeterli olmadığı…” (Yargıtay CGK., 10.062008, 270 E/164 K)

Örgüte üyelik, kişinin örgütteki rolünü bilmesi şartıyla örgütün kurulması anında da mümkündür.

Silahlı örgüte üye olmak, 314’üncü maddenin 1’inci fıkrasında nitelikleri belirtilen örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir.

Bir örgüte katılmakla kişi, örgüt üyeliğini kabul etmiş sayılmaktadır. Örgüt üyeliğinin gerçekleşmesi, örgüte katılma iradesinin herhangi bir somut davranışla ortaya konulması ve bu iradenin devamlı katılmaya yönelik olması gerekir.

Failin eylemlerinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk varsa, örgüt üyesi olduğu kabul edilir. Uygulamada silahlı terör örgütünün kırsaldaki mensuplarıyla irtibata geçerek örgüte malzeme temin etme, kılavuzluk ve kuryelik yapma, istihbari bilgi toplama, askeri ve siyasi eğitim ve kod adı alma, örgütsel ders alıp verme, özgeçmiş raporu verme gibi çeşitlilik ve süreklilik gösteren eylemlerin örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı kabul edilmektedir: “Sanık savunmaları, tanık beyanları, tutanaklar ile tüm dosya kapsamından, sanığın 1995 yılında PKK terör örgütü mensupları tarafından kırsala kaçırıldığı, bu tarihten teslim olduğu 30.4.2004 tarihine kadar yaklaşık 10 yıl kendi isteği ile örgüt içinde kaldığı, örgüte ait, Irak’da bulunan çeşitli kamplarda siyasi ve askeri eğitim aldığı, kendisine kaleşnikof silah verildiği, istihbarat görevini üstlendiği, örgüt içinde “Hücum” kod adını kullandığı, dolayısıyla silahlı örgütün üyesi olduğu anlaşılmış olup..”, (9.CD. 16.02.2006 gün ve 2005/7021 E. 2006/859 K.)

Eylem tek veya az sayıda ise, niteliğine bakılır. Örneğin; bir organizasyon dâhilinde kırsala adam gönderme gibi bir fiil, ancak hiyerarşik yapı içinde bulunan örgüt üyesince yapılabilecek olan faaliyet olarak kabul edilmesi gerekir. Üye olmayan kişiler yol-yöntem ve muhatap bilmediğinden dağa adam gönderemeyeceği gibi örgüt dahi tanımadığı, güvenmediği ve görevlendirmediği kişilerin gönderdiği elemanları güvenlik gerekçesi ile kabul etmez. Bunlar artık yardım eden değil, üyelerdir: “Terör örgütlerinin yurt içi ve yurt dışındaki kamplarına örgüte katılmak üzere eleman göndermenin, bu örgütlere üye sağlamanın başlıca yollarında biri olduğu, terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, örgütün “hiyerarşik yapısına” dâhil edilmek üzere gönderilen elemanları, irtibat hâlinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynaklardan kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilmeyeceği göz önüne alındığında, somut olay bakımından, silahlı terör örgütüne yardım suçundan mahkûm olan sanık H.C. aracılığıyla, G.A. ve S.A’nın PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılmaya karar verdiklerini öğrenen sanık S.K’nin, adı geçen kişilerin örgütün kırsaldaki kampına katılmalarını sağlamak üzere örgütçe yapılan organizasyon dâhilinde bir kod adı kullanıp gizliliğini de sağlayarak gençlerle telefon aracılığıyla irtibat kurduğu, uzun süren telefonlaşmalar sonrasında, yapılan plan gereğince 05.11.2006 günü sabahı yine telefon ederek kendilerini alacağını ve hazırlanmaları gerektiğini söylediği, öğlen vakti Silopi ilçe merkezine gelince yeniden aradığı ve buluştuklarında tanışıp yanlarına kimliklerini de almalarını sağlayarak kendi aracıyla yola çıktıkları, yolda bir çevirme olması hâlinde Şırnak’a, orayı geçince de Uludere’ye gidildiği ve akraba olduklarını söylemeleri konusunda uyarıda bulunduğu, kendilerini karşılayacak örgüt mensupları ile cep telefonundan görüşmeler yaptığı, sınır bölgesindeki buluşma noktasına geldiklerinde kendilerini bekleyen örgüt mensubuna beraberindekileri teslim ederek geri döndüğü, G.A. ile S.A’nın örgüt mensubu ile birlikte kendilerini bekleyen araçla örgütün yurtdışındaki bir kampına götürüldükleri olayda; belli bir organizasyon dâhilinde ve gizlilik çerçevesi içinde hareket ederek örgüte katılmak isteyen kişilerle irtibata geçip onları kendi aracıyla uzun süren bir yolculuk sonrası doğrudan örgüt mensuplarına teslim eden sanığın eyleminin silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu oluşturacağı..”, (9.C.D, 09.02.2012 tarih, Esas No: 2009/22491-Karar No: 2012/1684)

Aynı şekilde esnafa örgütsel güç, temsil ve organizasyonla kepenk kapattırılması eylemini yaptıran kişiler de örgüt üyesi olarak kabul edilmelidir. İş yeri sahibi esnaf, örgüt adına ve temsilen talimat ve talebi kendisine getiren kişileri dinler, aksi hâlde ciddiye alıp kepenkleri kapatmayacaktır: “Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusunda cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit biçiminde ortaya çıkan terör yöntemlerine başvurdukları, “kepenk kapattırma” olarak anılan eylemin de bu yöntemler kullanılarak gerçekleştirilen, örgütün toplumsal etkinliğini, zorlayıcı gücünü ortaya koymayı ve yoğun propagandasını amaçlayan, genellikle PKK terör örgütü tarafından benimsenip örgütçe önemli kabul edilen günlerde iş yerlerini açtırmamak şeklinde uygulanan bir eylem türü olduğu, niteliği, etkileri ve sonuçları bu şekilde ortaya çıkan eylemin örgütün hiyerarşik yapısı içinde kararlaştırılmadan, anılan terör yöntemleri mağdur esnaf üzerinde örgütün zorlayıcı etkisini temsil eden kişilerce kullanılmadan, icrası ve sonuçları örgütçe denetlenip takip edilmeden gerçekleştirilemeyeceği, eylemin amacına uygun olarak gerçekleştirilebilmesinin talimatın örgütsel niteliğinin mağdurlara iletilmesine, talimatı iletenlerin örgütsel kimliklerinin belirgin olmasına ve talimata uymama hâlinde karşılaşılacak zora dayalı örgütsel yaptırımların bilinmesine bağlı olduğu, somut olay bakımından; örgütün amaçları doğrultusunda yayın yapan internet siteleri ve televizyon kanalının bir gün sonraki eyleme ilişkin çağrılarına uygun olarak hareket eden, iş yerlerine girip çıkmayı kolaylaştırmak, örgütsel faaliyetlerini gizleyebilmek için meşru olan başka bir iş yaptıkları izlenimi vermek üzere organize hareket eden ve daha önce de bir çok kez yaptıkları gibi geniş bir alandaki esnafa eylem çağrıları doğrultusunda iş yerlerini açmamaları yönünde bildirimde bulunup sonuç alan sanıkların, eylemlerinin işleniş biçimi ve niteliğinden hareketle örgütün hiyerarşik yapısına dâhil örgüt üyeleri olarak kabul edilip TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi olarak cezalandırılmaları gerekirken..”, (9.C.D, 12.03.2012 tarih, Esas No: 2012/690-Karar No: 2012/3444)

Örgüt üyesi olmak, örgütün amacını bilerek ve bu amacı benimseyerek örgüte girmektir. Yargısal kararlarda da kabul edildiği üzere; illegal örgütsel faaliyet ve örgüt üyeliğinin oluşması aşama aşama gelişir; önce sempatizanlar saptanır, ardından bunlara siyasî ve ideolojik bilinç verilir, daha sonra kitle eylemlerine katılmaları sağlanılarak cesaretleri geliştirilir. Son aşama ise failin silahlı çetenin kurulma amacını (özel kastı) bilerek ve isteyerek (kabul ederek) örgütün kurulma amaçlarını gerçekleştirme amacıyla örgüte girme – katılma iradesini açıklayarak örgüt ile (örgütün hiyerarşik yapısına dâhil kent kadrosundaki mensupları ile) organik bağ içerisine girilmiş olur. Bu aşamada failin mutlaka örgütün dağ kadrosunda olması söz konusu değildir. Bazen de bu olmadan fail örgüt ile girdiği organik bağ çerçevesinde alt yapı ve taban oluşumuna, yine geri cephe ve kent çalışmalarına yönelik yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik gösteren kent faaliyetlerinde bulunur. Örneğin örgüte ait bildiri dağıtılması yine, örgüte müzahir kitlelere yönelik basın yayın faaliyeti, örgüte adam kazandırma, para toplama v.s. eylemlerde bulunmak gibi.

Kişilerin özgür iradesiyle örgüt üyesi olmaya karar verip harekete geçtiklerinde bu suç oluşacaktır. Genelde kişiler, örgüte katılmaya karar verinceye kadar bir propaganda sürecinden geçirilmekte, bunun sonucunda iradesini açıklamakta ve sonrasında örgüt içi eğitime alınmaktadır. Burada propaganda sürecinde henüz katılma iradesi açıklanmadığından bu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir. Ancak katılma iradesi ortaya konulup harekete geçilmesiyle suç tamamlanmış olur. İradenin ortaya konmasından sonra eğitim alınması, bu suçun oluşması için “unsur” değildir. Burada “eğitim alma”, örgütsel bir faaliyet niteliğindedir. “Eğitim alma” faaliyetinin unsur olarak kabul edilmesi hâlinde kişilerin örgüte katılmasına hukuk düzeninin izin vermesi anlamına gelebileceği, bunun da kanunun korumak istediği amaçla bağdaşmayacağı, hâlbuki örgüt üyeliği suçunun tehlike suçu olduğu, kişilerin karar verip harekete geçmesiyle toplumsal tehlikenin oluştuğu, sanığın bu aşamadan sonra yani örgüte katılıma karar verip harekete geçtikten sonra pişman olması hâlinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olacağı açıktır. Aksi hâlde örgüt üyeliği suçu bakımından ve örgüt adına suç işlememiş örgüt üyeleri bakımından 5237 Sayılı TCK’nın 221. maddesinin 2-3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama alanı büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.

ÖRGÜT ÜYELİĞİ SUÇU İÇİN ÖZEL KASTIN BULUNMASI GEREKİR.

Bu suç için genel kasıt yanında özel kastın da bulunması gerekir. Örgüt belli bir amaç için kurulduğundan, failde bu amaca yönelik özel kasıt bulunmalıdır. Silahlı örgütün amacı örgüte katılanlar tarafından da bilinmelidir.

Örgütü yönetmek ve kurmak bakımından özel kasıt, belirli amaçları gerçekleştirmek için silahlı çete kurmak ve bu örgütü yönetmek iradesidir.

Silahlı örgüt üyeliği, örgütün amacını gerçekleştirinceye kadar uzun süreli faaliyetleri gerektirdiğinden somut olaydaki özelliklere göre kişinin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığının ispat ve belirlenmesi gerekmektedir.

Bu suçun manevî unsurunu örgütün belli amaçlarını silahlı olarak gerçekleştirme gayesini ( özel kastı) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde failin bu özel kastının dosyadaki kanıtlarla hukuken belirlenmesi gerekir. Failin örgüt gayesini benimsemiş olup olmadığı deruni bir nitelik arz ettiğinden bu durumun kanıtlanması, ancak iradenin bir dışa yansıması olan hareketleri ve bunu bilen bir tanık anlatımı veya aynı kanaati verebilecek kanıtlarla anlaşılabilir. Bu özel kastın dosyadaki kanıtlarla hukuken belirgin olması gerekir. Sanığın örgütün gayesini benimsediğini açığa çıkaracak nitelikteki hareketlerinin saptanması gerekir.

Bu itibarla failin sadece örgütün benimsediği siyasal ideolojiye ve görüşe sahip olması, yakınlık duyması, yani örgütün sempatizanı olması, soyut olarak örgüte veya ideolojisine ait eserleri okuması, bulundurması ile sınırlı eylemleri onun silahlı örgütün sair efradı sayılması kabulüne elverişli değildir.

Kanun, silahlı örgüte üye olmayı ayrıca cezalandırmaktadır. Kast, failin, silahlı  bir  örgüte üye olduğunu bilmesi  ve istemesidir. Bu konuda esaslı hata, fiili hata olur ve kastı kaldırır. Suçun taksirli biçimi yoktur.(Prof Zeki HAFIZOĞULLARI, TCK’ da Örgütlü Suçluluk Makalesi)

Benim suç işlemek için hareket ettiğim ya da suç işlendiğini veya suç işleneceğini bilerek herhangi bir oluşumun içerisine girdiğime dair somut tek bir delil ortaya konulmamıştır, konulması da mümkün değildir. Ne hain darbe girişimiyle doğrudan ya da dolaylı bir ilgim var ne de bu şekilde bir suç işleneceğini bilerek herhangi bir grubun, cemaatin, örgütün içerisine girmem söz konusu değildir, olamaz.

 

ÖRGÜT ÜYELİĞİNİ BELİRLEMEDE KULLANILACAK ÖLÇÜTLER

Doktrin ve uygulamada bir şüpheli veya sanığın örgüt üyesi olup olmadığının belirlenmesinde bazı ölçütlerden yararlanılabileceği belirtilmektedir. Bu ölçütler; 1- Organik bağ, 2- Eylem ve faaliyetlerde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk, 3- eylemin niteliği olarak sayılmaktadır.

 

  1. aa) Organik bağ ölçütü- Asıl olan kriterdir

TCK 220/7. maddede, örgüt üyesi olmanın, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayı gerektirdiği ifade edilmiştir. Örgüt hiyerarşisine katılmak, örgüt yapısıyla organik bağ kurulması anlamına gelmektedir. Bu organik bağın, kesintiye uğramaksızın devam ediyor olması gerekir. Örgüt üyesinin hiyerarşik ilişkiyi canlı tuttuğunu, devam ettirdiğini belirleyen organik bağın varlığı çeşitli yollarla kanıtlanabilir. Kanıt olarak belirlenen olgu ve emareler her bir örgüt yapısı bakımından farklılık arzedebilir.

  1. bb) Eylem ve faaliyetlerin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu ölçütü

Silahlı Terör Örgütlerle ilişki kuran ve örgüte yardım edenlerin örgütle organik bağları her zaman kanıtlarla ortaya konulamaz. Hatta silahlı örgüte yardım edenlerle üyelerinin hukuki durumları bu noktada karıştırılabilmektedir. Uygulama bu durumlarda failin tek tek ele alındığında örgüte yardım olarak görülebilecek eylem ve faaliyetlerini değerlendirmeye almakta, bunların gösterdiği yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilikten hareketle örgütle organik nitelikgösteren bağın kurulmuş olup olmadığı saptanmaya çalışılmaktadır.

Örgüt adına bir eylem yapmadığı takdirde üye olmanın kanıtlanmasında güçlük bulunmaktadır. Bu bakımdan, örgütle üyelik bağları içerisinde olduğuna ilişkin diğer emarelerin bulunması durumunda, failin örgüt adına eylem yapma veya eylemlere katılmasının, örgüt üyeliğini kanıtlayabileceği düşünülmelidir. Bu anlamda, örgüte üye kazandırmaya yönelik olarak faaliyetlerde bulunan bir kişinin, örgüt üyesi olduğunun düşünülmesi yanlış olmayacaktır. Benzeri bir şekilde, kimi eylemlerin örgüt üyeliğine işaret edilebileceği söylenebilir.

Örneğin, “yasa dışı örgütün talimatıyla gerçekleştirilen kepenk kapatma eylemine katılmaları için esnafı dolaşan” sanık, “DHKP/C örgütüne giren, örgütsel çalışmalara katılan, bildiri dağıtan, pankart asılması için talimat veren ve asan, örgüte ait kitap ve dergileri lise öğrencilerine dağıtıp, kendilerini yetiştirmelerini isteyen, kod adı alan, henüz örgüte girmeyen kişilere siyasi ve ideolojik bilinç vererek onların birtakım kentsel eylemlere katılmalarını sağlayarak cesaretlerini geliştirmeye çalışan” veya “PKK örgütünün alt birimine katılıp okulda örgüte adam kazandırma ve taban oluşturma faaliyetlerini yürüten, kod adı alan, korsan gösteride pankart taşıyan, bir mağazaya molotof kokteyli atılması eylemine katılan” ya da “yasadışı Hizbullah örgütüne giren, ev toplantılarına katılıp eğitim çalışması yapan, örgüte özgeçmiş raporu veren ve bu suretle çeteyle organik bağ kurup verilecek görevleri yapmaya hazır olduğunu bildiren” kişinin eylemleri örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmiştir

Örgüt üyesi olmadığı halde, üye olması için kazanılmaya çalışılan kişiler ile örgüt üyesi olanların ayırt edilmesi ve üyeliğe kazanılmaya çalışılanların üye olarak değerlendirilmemesi gerekir. Örgüte kazanılmaya çalışılan kişiler üzerinde örgütün eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapması söz konusu olmaktadır. Salt bu çalışmalara iştirak edilmesi, örgüt üyeliği olarak kabul edilemez. Örgüt üyeliğinin varlığı için, failin belirsiz sayıdaki soyut suç tiplerini işlemek amacıyla kurulduğunu bildiği silahlı suç örgütüne organik bir bağlılık arz edecek biçimde katılmış olması gerekir. Örgütle belirtilen biçimde bağ kurmayan, salt bazı (eğitim, propaganda gibi) örgütsel faaliyetlere ilgi duyan veya iştirak eden kişilerin eylemleri, örgüte yardım veya örgüt adına suç işleme olarak değerlendirilebilir ise de ‘üye’ olarak kabul edilemez.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında; “Failin salt silahlı örgüte ilgi duyması, örgüte katılmak için zemin arayışına girmesi, bu amaçla kendisini örgüte ulaştırabilecek kişilerle temasa geçmeye çalışması ve örgüt mensuplarıyla görüşüp buluşmadan salt örgüte katılmak amacıyla başka bir bölgeye yolculuk yapması eylemlerinin silahlı örgüt üyeliği suçunun oluşumu için yeterli olmadığı” ifade edilmiştir. Yine, diğer bir kararda, örgüte katılmak amacıyla kırsal alana ulaşmak için Tokat’a gittiği sırada yakalanan sanığın her an vazgeçebileceği, üye olduğunun kabul edilebilmesi için başka bir hareketinin bulunmaması nedeniyle suçun oluşmadığı belirtilmiştir.

Silahlı örgüte üye olduğu kabul edilen kişinin, soyut suçların işlenmesi amacıyla ve örgütle sürekli bir birliktelik iradesiyle iştirak etmesi gerekir. Bu nedenle, aslında örgüt üyesi olmadığı halde somut bazı örgütsel (eğitim gibi) faaliyetlere katılan kimseler örgüt üyesi olarak değerlendirilmemelidir. Bu tür olaylarda koşulları varsa failin örgüte yardım suçunu işlediği düşünülmelidir.

Örgüt yöneticilerinin, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçların faili olarak sorumlu tutulması özel olarak düzenlenmiştir (m.220/5). Buna karşın örgüt üyeleri yalnızca kendi katıldıkları suçların faili veya iştirak edeni olarak sorumlu tutulabilirler (m. 220/4).

cc- Eylemin niteliği kriteri; Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından Uygulamada yeni bir kriter daha kabul edilmiştir. Bu da eylemin niteliği krtiteridir. Bu kriterin belirlenmesi bir karineden yola çıkar. Örgütün bir başkası ile yapmayacağı, bir başkası ile sonuç alınamayacak eylemler gerçekleştirilmiş ise bu eylem nedeni ile eylemi gerçekleştirmiş olan diğer unsurları da var ise örgüt üyesi kabul edilecektir. Yapılan eylemi ancak bir örgüt üyesi yapabilir karinesinden yola çıkılarak bu sonuca ulaşılır.(Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyesi Ahmet TOKER sunum notları) *Kırsala bir organizasyon dahilinde eleman gönderme, *Bir organizasyon dahilinde kepenk kapattırma eylemi örnek olarak gösterilebilir.

İzah edilen hukuki gerekçeler dikkate alındığında var olduğu iddia edilen terör örgütünün Terörle Mücadele yasasında belirtilen amacının ne olduğunu bilmem ve bu amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak için hareket etmem gerekmektedir. Oysa ben

  • SENDİKA ÜYESİ OLMAK
  • AKTİF SEN İSİMLİ SENDİKAYA ÜYE OLMAK
  • SENDİKAYA ÜYE OLMASINDAN DOLAYI İHRAÇ EDİLMİŞ OLMAK
  • DERNEK ÜYESİ OLMAK
  • DERNEK YÖNETİCİSİ OLMAK
  • KİMSE YOKMU DERNEĞİNE BAĞIŞ YAPMAK
  • FACEBOOK VE TWİTTER DA PAYLAŞIM YAPARAK, HÜKÜMETE KARŞI KAMUOYU OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAK
  • YAPTIĞI PAYLAŞIMLARDA ÖRGÜT MENSUPLARINI ÖVÜCÜ İFADELER KULLANMAK
  • ADLİYE ÖNLERİNDE PROTESTOLARA KATILMAK
  • BANKASYA’YA PARA YATIRMAK
  • BANKASYA’DA AKTİF HESABININ OLMASI
  • KHK İLE KAPATILAN OKULLARDA ÇOCUĞUNU OKUTMAK, KAYDINI ALDIRMAMAK
  • KHK İLE KAPATILAN DERSHANELERDE ÇOCUĞUNU OKUTMAK, KAYDINI ALDIRMAMAK
  • CHP’YE OY İSTEMEK
  • ZAMAN GAZETESİ ABONESİ OLMAK,
  • SOHBETLERE KATILMAK,
  • TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA KATILMAK
  • ÜNİVERSİTE YILLARINDA SOHBETLERE KATILMAK
  • KHK İLE KAPATILAN YASAKLI YAYINEVLERİNE AİT YAYINLARI EVİNDE BULUNDURMAK,
  • EVİNDE FETHULLAH GÜLEN’E AİT CD VE KİTAPLARI BULUNDURMAK,
  • EVİNDE SIZINTI DERGİSİ, YENİ BAHAR DERGİSİ BULUNDURMAK,
  • F SERİSİ 1 DOLARIN BULUNMASI
  • KHK İLE KAPATILAN KURUMLARDA ÇALIŞMIŞ OLMAK,
  • ASYA TERMAL OTELDE KALMAK
  • HİMMET VERMEK,
  • KURBAN VERMEK
  • BURS VERMEK
  • BYLOCK KULLANMAK
  • DİGİTÜRK ABONELİĞİNİ İPTAL ETMEK
  • EL KONULAN ŞİRKET ORTAĞI OLMAK
  • SOHBETE GİDİLDİĞİNE YA DA CEMAATTE OLUNDUĞUNA DAİR TANIK İFADESİ
  • YURTDIŞINA GİTMEK

 

Gibi suçlamalarla örgüt üyesi olarak kabul edilmekteyim. Hem iddia edilen olayların doğru olmaması hem de isnat edilen olayların suç olmaması nedeniyle yöneltilen örgüt üyeliği suçlamasından beraatime…

Anonim

 

Bu yazı Genel içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın